Eleştiri türünden yazılar, okura yeni düşünce ufukları katarYazı türleri İşte bu yüzden eleştiri türünden yazılar, okuyuculara yardımcı olur. Okura yeni düşünce ufukları katar, edebiyat ve Bir edebiyat Eleştiri, edebiyat ve Eleştiri yazılarında bir edebiyat ve Bir yazı türü olarak eleştirinin, edebiyat tarihi ile ilişkisi vardır; fakat eleştiri ile edebiyat tarihi Edebiyat ve Eleştiri yöntemleri üzerinde değişik Eleştiri yazılarının sanat değeri taşıması eleştirmenin kişiliğine bağlıdır. Düşünce, görüş, seziş, sanat birikimi açısından kendini yetiştiren ve ayrıca özgün olabilen eleştirmenlerin yazıları, yazı sanatı açısından da üzerinde durulmaya değer eserlerdir. Bu yazılar güzel bir şiir, deneme veya roman gibi zevkle okunabilir. Eleştiri Türünün Gelişmesi Bugünkü anlayışa uygun eleştiri türü önce Batı edebiyatında başlamıştır. Eserleriyle bu yazı türünün gelişmesini sağlayan yazarlar arasında Fransız Nicolas Boileau, Charles Augustin Saint-Beuve, Hippolyte Taine ve Ferdinand Brunetiere edebiyat ve sanatta eleştiri çalışmalarını büyük ölçüde etkilemişlerdir. Felsefe, tarih, sanat tarihi, estetik gibi alanlarda değerli eserle meydana getirmiş olan Taine, edebi eserlerin de bilimsel ilkelerle açıklanabileceğini ileri sürmüştür. Ona göre, insanla eseleri arasında, en gelişigüzel, en ele avuca sığmaz görünen, rüzgâr gibi keyfince estiğine insanın inanacağı gelen sanat eserinin bile, esen rüzgâr gibi açık şartları ve değişmez kanunları vardır. Mesele onları bulup açığa çıkarmaktır. Eleştiriyi, kişisel beğeniye bağlı olmaktan kurtarıp onu değişmeyen ilke ve kurallara bağlamaya çalışan bir diğer yazar Brunetieredir. Yazdığı makaleleri, kitapları ve konferansları ile Fransız edebiyatını derinden etkileyen Brunetieree göre eleştirinin konusu, edebiyat ve sanat eserlerini açıklamak, sınıflandırmak ve yargılamaktır. O, önce bir eserin genel edebiyat tarihi içinde o eseri meydana getiren çevresel koşulları ve yazarı ile ilişkilerini göz önünde tutarak açıklanmasından yanadır. Sınıflandırma ve yargılama ise tam anlamıyla nesnel olmalıydı. Brunetiere, eserlerin değişmeyen genel yüzleriyle değer kazandıklarını, eleştirmenlerin de bir eser üzerinde onu kendi türü içinde sınıflandırılışına göre bir yargıya varabileceği düşüncesindeydi. Bu yargılamada başvuracağı ölçü de aklın ölçüsü olmalıydı. Eleştiriye nesnel ve bilimsel anlayışla bakan bu yaklaşımın karşısına ilerleyen yıllarda empresyonizm adıyla ortaya çıkan bir başka görüş olmuştur. Bu görüşün, Fransız edebiyatındaki temsilcileri Jules Lemaitre ve Anatole France gibi sanatçılardır. Lemaitre, eleştiriyi şöyle tanımlamıştır: kitaplarından zevk almak, onlarla duyuları inceltmek ve zenginleştirmek sanatı. Yazara göre eleştiride kurallar, öğretiler ve değişmez yöntemler yer almamalıdır. Beğenmek, hoşlanmak ve sevmek hoşa gitme sonucu oluştuğundan bugün tutulan bir eserin gelecekte de tutulacağını kesin bir şekilde kanıtlamaz. Anatole France da nesnel eleştirinin olmayacağını belirtmiştir. Ona göre eleştiri, bir bilim eseri değil, bir sanat eseridir. A. France, eleştiri anlayışını şöyle açıklar: Bir eserin verdiği zevk, değerinin tek ölçüsüdür. Bu iki birbirine zıt görüşün günümüzde de savunucuları bulunmaktadır; fakat günümüz yazarları bu iki anlayış arasında orta yolu bulmuşlar ve ılımlı tercihler yapmışlardır. İyi bir eleştirmenin özellikleri şunlardır: a) Eleştirmen, edebiyat ve sanat alanlarına hâkim olmalı, güncel gelişmeleri yakından takip etmeli, modern akımlar hakkında bilgi sahibi olmalıdır. b) Eleştirmen, ülkesi ve diline ait eserleri doğru bir biçimde inceleyebilmek için yabancı ülkelerdeki edebiyat ve sanat hareketlerini takip etmelidir. c) Eleştirmen, incelediği eseri tüm yönleriyle değerlendirebilmek için tarih, sosyoloji, psikoloji, felsefe ve estetik gibi bilim dallarında temel bilgilere sahip olmalıdır. d) Eleştirmen, önyargılı olmamalı, yorum ve değerlendirmelerinde mümkün olduğunca nesnel ve objektif olmalıdır. e) Eleştirmen, okuduğu bir eseri değerlendirirken belirli kalıplara bağlı kalmamalı, eserin özgün yönlerini ortaya çıkarmalı ve sanatçının sanat anlayışını belirtmeye özen göstermelidir. Eleştiri Çeşitleri Eleştiri yazıları, konuya, kullanılan yönteme ve eleştirmenin kabul ettiği yaklaşıma göre gruplandırılabilir. Başlıca eleştiri türleri şunlardır: 1. Tarihi eleştiri: Bu eleştiri türünde incelenen eser, yazıldığı çağ ve devrin özellikleri göz önünde tutularak değerlendirilir. Eserin edebi ve estetik özelliği, yazarının görüş ve düşünceleri ait olduğu devrin zevk ve anlayışlarına göre açıklanır ve yorumlanır. Bu tarz eleştiri yazılarında, yazarın hayatı ve çağdaşları ile ilişkileri de incelenir. Tarihi eleştirilerde yazar bolca kaynaklardan faydalanır, bazen de özgün belgelerden yararlanma yoluna gider. 2. Toplumbilimsel eleştiri: Bu eleştiri yazılarında ele alınan edebiyat ve sanat yapıtının, toplumsal koşullar ve değerler açısından incelendiği göze çarpmaktadır. Eleştirici, incelediği yapıta kaleme alındığı devrin toplumsal özelliklerini yansıtması gereken bir belge gözüyle bakar. Yargılamalarında sürekli bazı toplumsal olay ve olgulara yer verir, değerlendirme yaparken bunları bir ölçüt sayar. 3. Özyaşamsal (biyografik) eleştiri: Bu eleştiri türünde yazar ve eseri arasındaki ilişkiler ortaya çıkarılmaya çalışılır. Eleştirici, yazarın hayatını ayrıntılı bir şekilde araştırır, incelediği eserin ne gibi kişisel özelliklerin tesirinde kalarak oluştuğunu anlatır. Biyografik ve ruhbilimsel eleştiri bu yönden birbirlerine benzemektedir; ama biyografik eleştirilerde, eleştirmen yazarın ruhsal derinliğine inmekten çok, yazarın hayatıyla eseri arasında bazı ilişkileri belirtmeye çalışır. 4. Ruhbilimsel eleştiri: Bu tarz eleştiri yazılarında, eser ile yazarın ruhsal yaşamı arasında bağ kurarak incelenmesi esastır. Eleştirici, eseri meydana getiren sanatçının duygularını, düşüncelerini, yönelimlerini, sezgilerini, içgüdülerini açıklamakla kalmaz, ayrıca eserde yer alan kişilerin durum ve davranışlarını da yine ruhsal açıdan tasvir etmeye çalışır. Gerek yazarın gerekse eserde yer alan karakterlerin her türlü söz ve hareketlerini belirli ruhbilim öğretilerine veya ilkelerine dayanarak yorumlamaya çalışır. 5. İzlenimci eleştiri: Bu çeşit eleştirilerde belli kurallara uyma zorunluluğu bulunmamaktadır. Eleştirmen, incelediği eseri tarafsız bir şekilde değerlendirir. Eleştirmenin kullandığı tek ölçüt kişisel beğenisidir. Okuduğu, incelediği yapıttan hoşlanan eleştirmen, eseri o duygularla anlatmaya çalışır. İzlenimci eleştiri, bu duyusal yanıyla genellikle deneme türünden bir yazı gibi okunur ve değerlendirilir. 6. Dilbilimsel eleştiri: Bu çeşit eleştirilerde eser, tarihi, toplumsal ve ulusal unsurlarla birlikte yazarın kişiliği de göz ardı edilerek her şeyden önce bir dil ürünü olarak değerlendirilir. Eser, dilbilim açısından dikkatlice kontrol edilir. Eserde yer alan tipik sözcük, deyim ve terimlerin durumu incelenerek yazarın anlatım özellikleri tespit edilir. Eserin diğer özellikleri üzerinde metin incelemesinin verdiği imkân ölçüsünde durulur. Yapısal eleştiri adı da verilen bu yeni eleştiri türünün ancak son yıllarda gelişme kaydettiğini söyleyebiliriz. 7. Çok yönlü eleştiri: Bu eleştirilerde edebiyat ve sanat eserleri değişik yönlerden incelenir. Eleştirmen, ele aldığı eseri değerlendirirken tek bir öğreti, ilke veya görüşten yararlanmaz. Tarih, toplumbilim, ruhbilim gibi bilim dallarına ait yaklaşım ve yöntemlerden sırası geldikçe yararlanır. Eleştirmen, ihtiyaç duyulursa yapıtın yazıldığı zamanı, çevresel koşulları, yazarın kişisel eğilimlerini irdelemeye çalışır. Çok yönlü bir değerlendirme yapmak isteyen eleştirici, incelediği eseri değerlendirirken sadece insan bilimlerinden yararlanmakla yetinmez, doğal ve deneysel bilimlerin ortaya koyduğu gerçeklerden de faydalanma yoluna gider. Türk Edebiyatında Eleştiri Eski edebiyatımızda bu türden yazılara pek rastlanmaz. Şairlerin çağdaşları için söyledikleri şeyler genellikle basit bir yergidir. Bazı şair ve yazarlarla ilgili ilk eleştiri örneklerini o devrin edebiyat tarihleri olarak kabul gören tezkirelerde görebiliriz. Türk edebiyatında eleştiri alanında daha yeni bir anlayışın ürünü olarak ortaya çıkan yazı ve eserler Tanzimat devrinde göze çarpmaktadır. Günümüz bilgilerine göre ilk eleştiri yazısı Şinasiye aittir. Onu, Edebiyatımız Hakkında Bazı Mülahazatı Şamildir isimli yazısıyla Namık Kemal ve Şiir ve İnşa makalesiyle Ziya Paşa takip etmişlerdir. Namık Kemal ve Ziya Paşa bu yazılarıyla edebiyatımızın ve Türk dilinin genel durumuyla ilgili düşünce ve görüşlerini beyan etmişler, Türk edebiyatına şekil ve öz açısından yeni bir boyut kazandıracak tavsiyelerde bulunmuşlardır. İlerleyen yıllarda Cevdet Paşanın Belagat-i Osmaniye ve Recaizade Mahmut Ekremin Talim-i Edebiyat adlı eserleri eleştiri türünde farklı düşüncelerin meydana çıkmasına ve kalem kavgalarına sebep olmuştur. Muallim Naci ile Recaizade Ekrem arasında başlayan ve araya başka sanatçıların da girmesiyle alevlenen şiir konusundaki tartışmalar, Türk edebiyatında eleştiri türünün gelişmesini sağlamıştır. Servet-i Fünun döneminde eleştiri türünde daha belirgin bir canlılık göze çarpmaktadır. Bu dönemde tanınmış pek çok yazar ve şair eleştiri türünde eserler kaleme almışlardır. O yıllarda eleştirileriyle dikkatleri üzerine toplayan yazarlar arasında Tevfik Fikret, Halit Ziya Uşaklıgil, Cenap Şahabettin, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın ve Ahmet Şuayip vardır. Ancak, Tük edebiyatında Batılı anlamda eleştiri türü 1908 yılından sonra gelişmeye başlamıştır. Yeni Lisan, Milli Edebiyat, Milli Vezin gibi önemli problemler bazı şair ve yazarları bu konuda eleştiri yazmaya yöneltmiştir. Fuat Köprülü ve Ali Canip Yöntem gibi yazarlarla başlayan bu akım, ilerleyen yıllarda Reşat Nuri Güntekin, Abdülhak Şinasi Hisar ile sürmüştür., Cumhuriyet döneminde eleştiri alanındaki uğraşlar şiir, roman, tiyatro ve sinema gibi sanat dallarını kapsayacak biçimde artmıştır. Nurullah Ataç, Refik Ahmet Sevengil, Sabri Esat Siyavuşgil, Hikmet Dizdaroğlu, Mehmet Kaplan, Lütfi Ay ve Vedat Günyol gibi yazarlar eserleriyle eleştiri türüne önemli katkılar yapmışlardır. Kaynakça: Yazar: Özge Beniz |
5488 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |