Cep telefonu yakın tutulan her organın sağlığını etkiliyor.

Cep telefonları gerek yanınızdayken, gerekse konuşurken şebeke ile sinyal alışverişini devam ettirir. Bu alış-veriş esnasında düşük veya yüksek düzeyde bir enerji ortaya çıkar. Özellikle arama sırasında telefondan yüksek seviyede enerji yayılır.

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) geçen yılın ses trafiğini açıkladı. Açıklanan veriler doğrultusunda, cep telefonu ile yapılan görüşmelerin her sene arttığı dikkatleri çekiyor. BTK’ nın verilerine göre, yapılan konuşmaların %89,5’i cep telefonları ile gerçekleşti.

Abone başına cep telefonu ile yapılan görüşmenin ortalama bin sekiz yüz seksen beş dakika olduğu belirlendi.

Geçtiğimiz son iki yılın verileri kıyaslandığında ortaya şu tablo çıkıyor. 2011 yılında cep telefonu ile ilk 9 ay 108,7 milyar dakika görüşme yapılmış iken, 2012 yılının ilk 9 ayında bu rakam 126,7 milyar dakikaya çıktı.

İstatistiklere bakarak diyebiliriz ki, “Konuşma trafiğimiz günden güne yoğunlaşıyor.” Cep telefonu ile yapılan iletişimin her geçen gün artıyor olması, telefonla aramızdaki iletişimin nasıl olması gerektiği, sorusunu akla getiriyor.

Cep telefonu kullananlarda olması gereken “5 hassasiyet”

Telefonu nasıl kullanacağımız sağlığımız açısından çok önemlidir. Aslında her ürünün nasıl ve hangi şartlarda kullanılıp kullanılmayacağını anlatan bir kullanma kılavuzu vardır. Ancak bu kılavuzda geçen bilgiler kullanıcının değil, “cihazın sağlıklı bir şekilde uzun süre kullanılması” için hazırlanmıştır.

Yazımızda, kullanıcıların daha sağlıklı iletişim kurmalarını ve bu iletişimden en asgari zararla kurtulma yollarını aradık. Cep telefonları gerek normal modda, gerekse konuşurken şebeke ile bilgi alış-verişi yapar.

1- Bu alış-veriş esnasında düşük veya yüksek düzeyde bir enerji yayılımı söz konusudur. Özellikle arama yaparken, aranan numara ile irtibat kurmak için yüksek seviyede enerji yayar. Dolayısıyla arama yaparken ya da gelen aramalarda, telefonu kulağımıza dayayıp açılmasını beklemekten ziyade, karşı taraf telefonu açtıktan sonra telefonu kulağa götürmeliyiz. Kulağımıza götürdüğümüz anda da, yüzümüz ile telefon arasına, ya parmağımızı koymalı ya da cep telefonunu çapraz bir biçimde tutarak konuşmalıyız. Hatta mümkünse mikrofondan uzaktan konuşma özelliği kullanılarak konuşulmalıdır.

Bu şekilde kulak çınlaması, kulak ısınması ve işitmede geçici aksaklıklar gibi rahatsızlıklar önlenmiş olur.

2- Telefonu mümkün mertebe vücuda temas ettirmemeli, kalp rahatsızlıklarına sebebiyet verebileceğinden kalp hizasında taşınmamalıdır. Çocuklardan uzak tutmalı, yaramazlık yapmasın, kendi kendine oynasın diye ellerine oyuncak niyetiyle verilmemelidir. Aksi takdirde bütün dikkatini küçük bir ekrana veren çocuklarda, görüş alanında daralma olması ihtimali vardır.

3- Çekim gücü düşük olan yerlerde görüşme yapmamalı, daha iyi çeken yerler tercih edilmelidir. Araç kullanırken cep telefonu kesinlikle kullanmamak gerekiyor. Kaza yapmayı artırıcı bir sebep olmasının yanında, sürekli baz istasyonu değiştirildiğinden sinyal gönderimi de daha fazla olmakta, buna bağlı olarak manyetik ışıma artmaktadır.

4- Gün içerisinde çok sık cep telefonu kullanması gerekenler, kulaklık kullanarak bu olumsuz etkileri ciddi oranda azaltabilirler. Çünkü kulaklıklar cep telefonunu baz istasyonu gibi kullanıp, çok düşük şiddette bilgi alışverişi yaparlar. Bluetooth kulaklıklar telefondan çıkan 2 watt/kilogram enerjiyi 0,0025 watt’a kadar düşürürken, kablolu kulaklıklar bu oranı neredeyse sıfıra indirebiliyor. Ayrıca teknik olarak kablolu kulaklıklar konuşma esnasında net ve kaliteli ses alabilmek için daha kullanışlıdır.

5- Eğer yürürken kulaklıkla konuşma yapıyorsak, telefonu elimizde veya gömlek cebimizde taşımamalı, mümkünse bu iş için çanta tercih edilmelidir.

Kapalı alanlarda kulaklıkla konuşma yapıyorsak, telefonu masa üzerine koyarak vücudumuzdan uzakta tutmak faydalı olacaktır.

Kısaca söylemek gerekirse, cep telefonu yakın tutulan her organın sağlığını etkiliyor.

Cep telefonlarını kendimizden mümkün mertebe uzakta tutalım, özellikle de uyurken.
Ekrem Tunç 

İnsan ve Hayat Dergisi

Yorumlar