Hüznü ve Mutluluğu Damlalarda Buluşturan Usta İsimRenkler ve hayaller dünyasının giz dolu öyküsü, düşünce ve his deryasının yolculuğu ebru sanatı, cümlelerin ulaşamadığı yerlere sesini duyuran, gönül gözlerinin içine bakan sanat. Sözleriyle anlaşılmadıklarını hisseden insanların durağı, hayatın iyiliklerini ve güzelliklerini nakşetmek, düşünceleri birbirine yakınlaştırmak için kurulan bir köprüdür ebru. Bu konuda yıllarını feda ederek, vefasını esirgemeyen bir usta isim Yılmaz ENEŞ.
Günün belirli saatlerinde gelen öğrencileri ile yakından ilgili değerli üstad. Ruhu rahatlatan bir fon duyuluyor kapıdan içeri adım attığınızda, fırça darbelerinin rengarenk boyadığı siyah perdeli, çalışma masası dikkatinizi çeken ilk köşe. Duvarlarda asılı lale, gül, nergiz, çeşitli anı kokan çalışmalar farklı bir dünyaya adım attığınızı hissettiriyor o dakika.
Arzularımız sonsuz, elimizin ulaştığı yer ise sınırlıdır. O yüzden piyasa da arzulara çalışır hep... Bir amaç olmalı o yüzden. Bir davaya bağlanırsa insan, arzularını, hissiyatını da o yöne çeker. Davası renkler ve su olmuş usta ismin, konuşmak yerine renklerle anlatmış cümleleri, yeri gelmiş, her renk bir harf olmuş onun elinde... Şu cümleler sıralanıyor usta ismin dilinde, ben evden çıkıyorum o zamanlar konu komşu görüyor nereye gidiyorsun diyorlar boyalarla ebru dersine gidiyorum diyorum aaa ebru ne diyorlar bana… O kadar zor birşeyki insanlara ebruyu anlatıyorsunuz.. Suyun üstüne resim yapıyorum falan.. Bazıları ha hu yapıyor bazıları anlamıyor anlıyormuş gibi görünüyor.. Biz de anlamadı boşu boşuna konuştuk diyoruz.. O zaman ebru dediğiniz zaman kimsenin bildiği yok.. Bir ebru gündeş diye bır kadın var onu biliyor insanlar, önceleri o zannederlerdi diyor değerli hocamız. Değerli isim meyve sandıklarının üstüne kurmuş ilk tezgahını, ebru tezgahından çok gönül tezgahı, ebru teknesinden çok gönül teknesi olmuş aslında o tezgah, işte o vakitlerde kızı dünyaya açmış gözlerini, camiadaki usta isimlerle tanışmaya ve ebrudan para kazanmaya başlamış artık. 1998 yılında hattat Ali Toy ile beraber karma bir sergi açmış. Tekne aynadır, kağıda ruh veriyorsunuz, duygularınızın güzelliğini katıyosunuz diyor usta isim. 1998 mayıs ayında Küçük Ayosofya'ya ilk adımı atmış. 1 yıl Hüseyinağa Medresesi'nde kaldıktan sonra cami sokağında orada kalmış. Sonrasında bir atölye kurmuş, hayalleri yön değiştirmiş ve hobi olarak başladığı sanatı artık ekmek kapısı olarak görmeye başlamış, ben ebruya başladığımda lale geleneksel olarak Allah'ı temsil eder ve her zaman dimdik düz lale olarak yapılırdı bu sanatta, ama etrafa baktığınızda lalenin boynu her zaman bir tarafa yatıktır aslında diyor. Ayasofyadan taşınan hocamız şimdilerde yeni taşındığı Kariye Camii sokağında galeri atölye olarak kurduğu atölyesinde hüznü ve mutluluğu damlalarda buluşturmaya devam ediyor… |
3173 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |