• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/uyanisyayinevi
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905334645270
  • https://twitter.com/uyanisyayinevi
  • https://www.instagram.com/uyanisyayinevi

Günün Sözü

Taşlar yüzyıllardır her medeniyetin, her coğrafyanın vazgeçilmez değerleri olarak tarihteki yerini almış.

Hastalık her birimizi endişelendiren bir durum hiç şüphesiz. Hasta olmak, kendimizi yeterince güçlü ve dinamik hissetmeme hali arzu etmediğimiz bir durum. Hastalıkların oluşmaması için gösterilen çaba ise aslında işin en önemli bölümü. Sağlığımız yerindeyken kendimize bakmak, bedenimizi, ruhumuzu doğru beslemek bize verilen emanete sahip çıkmak gerekiyor.

Günümüzde teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin yeniden, aslımızda olan tedavi yöntemleri ve sağlıklı kalmak için denenen alternatifler gündemde. Yıllar öncesinden bilinen bitkilerle, müzikle, su sesleriyle uygulanan tedavi yöntemleri tekrar tercih edilmeye başlandı. Bu alternatif tedavi yöntemleri diyebileceğimiz seçeneklerden birisi de taşlar…

Taşlar yüzyıllardır her medeniyetin, her coğrafyanın vazgeçilmez değerleri olarak tarihteki yerini almış. Yıllar geçtikçe unutulmaya başlanan taşların sırrı ise günümüzde tekrar aranmaya ve şifa kaynağı olarak görülmeye başlandı. Önleyici tıp olarak tanımlanabilecek yöntemlerden biri olan taşlarla ilgili tedavi, aslında çok fazla bize ait geçmişi olan, ancak unutturulan seçeneklerden.

“Bir hastalığı tedavi eden her şey ilaçtır; buna renkler, musiki ve taşlar da dahildir” diyen Hasan Kocabaş şifalı taşlar konusunda derinlemesine araştırma yapan bir isim. Hayy Kitap’tan çıkan eserinde okunabilecek en detaylı bilgileri sıralayan Kocabaş, kendisinin düşük tansiyon şikâyeti yaşadığı günlerde aldığı notlar arasında gördüğü taş isimleriyle şifa bulduğunu söylüyor. Doktorların ilaçlarla dengeleyemedikleri tansiyonunu taşlarla düzelten Kocabaş iyileşmesinin ardından bu konuya daha da ağırlık veriyor. Böylece oluşmuş kalın bir kitapta pek çok taşla ilgili çarpıcı bilgiler sunulurken akıllara beyni şartlandırmak, kendini iyileşeceğine inandırmanın da tesiri olup olmadığı gelebilir. Bu sorunun cevabı elbette inanmanın iyileşmede olumlu sonuçlar vereceği yönünde olsa da taşlar yan etkisi görülmeyen bir tedavi şekli olduğu için inanmak ya da inanmamak bu anlamda çok ayrım gerektirmiyor. Taşlar tüm uygulayanlarda şifasını gösteriyor. Taşlarla tedavi uygulandığında bedenin başka yerinde bir deforme olmaması da dikkat çekici bir diğer özellik. İlaçların en çekindiğimiz yönlerinden olan bu durum taşlarda görülmüyor.

Taşlar ve Din

Kur’an-ı Kerim’de ve Peygamber Efendimizin (a.s.m.) hayatında yer bulan taşlar, bu konunun bizim dinî temellerimizde de olduğunu kanıtlıyor. İnci, mercan, yakut cennet taşları olarak adlandırılırken ayetlerde belirtilen ifadelerle taşların önemi gözler önüne seriliyor.

İslam dünyasında taşlara büyük önem verildiği de belirtiliyor. Peygamber Efendimizin akik yüzük taşı taktığı biliniyor. Talha bin Ubeydullah’ın da kıymetli bir yakut taşı yüzük olarak kullandığı yönünde bilgiler var. Farklı olarak kitapta değinilen konulardan biri de Hendek Gazası öncesi yaşanan yiyecek sıkıntısı dönemi. O zaman yaşanan açlık durumunda Peygamber Efendimiz (a.s.m.) ve sahabilerin karınlarına taş bağladıkları rivayet ediliyor. Bu olayın yorumlarında ise mide ve bağırsaktaki boşluğu doldurmak amaçlı kullanıldığı işaret ediliyor ancak farklı bir bakış açısı ve taşlardaki sırlı şifalar düşünüldüğünde bu yorumun doğruluğunun yanında aytaşı, apatit, hemimorfit, oniks, prenhnit, topaz gibi taşlar bağlandıysa aynı zamanda tokluk hissi verildiği de söylenebilir. Obeziteyle savaşta bu taşların kuvvetli yönleri olduğu belirtilirken içinde bulunan minerallerin faydalarına da dikkat çekiliyor.

Taşlar Nasıl Kullanılmalı?

Dinlerde, mitolojide, efsane ve masallarda vazgeçilmez unsur olarak yansıtılan taşlar günümüze de bizlere faydalı olabiliyor. Taşların kana karışmadığı, yenilmediği için şifa vermesi konusunda tereddüt yaşanabilse de bu durum üzerine Kocabaş, “Zehirli bir taşı elinizde aldığınızda zehir etkisini gösteriyor. Bu bağlamda şifalı olan taşlar da etkisini olumlu olarak yansıtıyor” şeklinde açıklama yapıyor.

Taşlar bünyedeki mineral değerlerin enerjisini doğrudan fiziksel ve ruhsal bedenimize aktarırken diğer yandan dış âlemden bedenimize ulaşan enerjilerin büyük bir kısmını topluyor, süzgeçten geçiriyor ve bedenimize elenmiş olarak aktarıyor. Ayrıca bedenimizdeki olumsuz enerjileri emip olumluya çevirip bedenimize iade ediyor. İçinde sırları ve şifaları barındıran taşlar bedeni yaratılışa uygun hale getirecek düzenlemeye aracı oluyor.

Faydaları saymakla bitmeyen şifalı taşların kullanımında da dikkat edilmesi gereken ayrıntılar var. Özellikle şifası olan taşların çok fazla tercih edilmesiyle birlikte her şeyde olduğu gibi taşlarda da sahtecilik doğmuş durumda. Bu nedenle taş alırken gerçekten işinin ehli olduğuna inanılan yerlerden alabilmek önemli. Aksi halde turkuaz taşı diye boyalı saf kireçle bile karşılaşılabiliyor.

Taşın etkisini gösterebilmesi için tene temas etmesi de önemli bir nokta. Tene temas eden taş ısınıyor ve atomların hızlanmasını sağlıyor. Bununla bağlantılı olarak tesir süreci de hızlanmış oluyor. Çerçevede ya da kaplamada olan taşların etkileri aynı oranda görülemeyebiliyor. Yüzük şeklinde kullanılan taşların sağ elin yüzük parmağına takılması gerekirken, troid bezinin sağlıklı çalışması yönünde bir amaç için kullanılan taş, gerdanlık şeklinde takılmalı. Mide, bağırsak bölgelerinde görülen rahatsızlıklar da taşlar göbek civarında bulundurulmalıyken, taşın sol el içinde ovalanması, sağlıklı veya ağrılı bölgeye sürülmesi de taşın bedende nasıl kullanılacağına örnek olarak verilebilir.

İlaç kullanımında kimi zaman ilaca ara verilmesi gibi, şifalı taşlar kullanılırken de bu konuya dikkat edilmesi gerekiyor. Taşların kullanımına ara verilmesi, dinlendirilmesi, korunması, temizliği de taş kullanımının detayları arasında yer alıyor. Taşların temizliğindeki esas ise, insan nasıl temizleniyorsa taş da aynı şekilde temizlenmeli yönünde. Su ve toprak ile temizliği yapılan taşlar, üzerinde biriken elektrikten bu şekilde arınmış oluyor.

Acaba gerçek mi?

Taşlar konusunda detay fazla, şifa çok olunca kafa karışıklıkları da ortaya çıkabiliyor. Doğru taş seçmenin yanında elbette gerçek taş seçmek en önemli maddelerden.  Bu anlamda yapılabilecek birkaç ufak test içimizi rahatlatabilir. Örneğin, boyayarak hazırlanan taşları tespit etmek için taşı sirkeli suda bekletmek yeterli. Eğer lazerli bir boyama yapılmazsa taşın üzerindeki boya hemen çıkıyor. Osmanlı’da yakut ve safirin boyalı olup olmadığı da mangal közü üzerinde bekletilerek anlaşılmaya çalışılıyordu.

Yakut, safir, elmas ve zümrüt gibi taşların antik çağlardan günümüze kadar değerini hiçbir zaman yitirmediğini bilinirken maddi olarak değeri yüksek olan bu taşların sağlık açısından da pek çok faydası bulunuyor. Beyin ve akıl hastalıklarında bu taşlar kullanılıyor. Ayrıca taşların şifalı olduğu bölgeler yapılan listelerdekilerle de sınırlı kalmıyor. Bugüne kadar tanımlanmamış bir hastalığa da çok farklı bir taş şifalı olabilir. Taşlar içindeki şifalarla birlikte araştırmanın ve denemenin bitmeyeceği bir alan olarak görülebilir. Taşlara sevgi duymak da aslında sağlıklı kalmak için yapılması gerekenlerin yine başında geliyor. Sevgi temelli şifa beklentileri her zaman daha çabuk sonuç alabiliyor.

Belki her birimizin taş deyince aklına peşpeşe birkaç isim geliyor ancak yeryüzünde yüzlerce taş, binlerce hastalığa şifa kaynağı olmak için belki de keşfedilmeyi bekliyor. Hastalıkların en önemli aşaması başlamadan önceki zaman dilimi diye düşündüğümüzde her zaman sağlıklı yaşamak, dinç ve zinde kalabilmek, beden ve ruh sağlığını dengede tutmak için önleyici tedbirleri almanın önemi yine ortaya çıkıyor.

Hangi taş hangi hastalığa iyi geliyor

Akik: Peygamber Efendimizin mühür olarak kullandığı yüzük bu taştan yapılmıştır. Farklı renkleriyle bulunabilir. Yosunlu akik taşı, saydam şekilde kullanılır. Ağrıyan yerlere temas ettirilerek de kullanılabilir. Uyurgezerlik, yüksek ve düşük tansiyonda kullanılabilir. Mide asitlerini dengeler. Burun kanamalarını önler.

Akuamarin: Mavinin değişik tonlarında bulunabilen taş alkol, sigara ve uyuşturucu tedavisi için kolye şeklinde kullanılabilir. Sosyal fobi, astım, bronşitte kullanılabildiği gibi reflü ve ülser için bekletildiği cam sürahiden su içilmesi çok yararlıdır. Unutkanlığı gidermede kuvvetlidir.

Bornit: Rengârenk olan bu taş kanser tedavisinde kullanılabilir. Parkinson, alzheimer, kas ve doku rahatsızlıklarında yararlanılabilir. Elde sıkılması tavsiye edilmez.

Elmas: Keskin ve sert bir taştır. Akıl hastalıkları, depresyon, lösemi ve zehirlenmelerde kullanılabilir. Olumsuz duygu ve düşünceleri olan kişilerde enerji tıkanıklığı oluşturabilir.

Florid: Sıklıkla yıkanması gereken bu taş bağışıklık sistemini güçlendirirken, yapılan masajlarla ağrıyı giderme özelliğine de sahiptir. İçinde bekletilen su ile yara ve sivilce tedavisi uygulanabilir.

Gül Kuvars: Kullanıldıkça rengi değişebilen bu taş guatr, obezite, vertigo, kulak ağrıları gibi şikâyetlerde kullanılabilir. Olumsuz kişilerde etkili olmayan taş, kötü amaçlı kullanımlarda etkisini kullanan kişiye döndürebilir.

Hemimorfit: Doğada az bulunan taş, büyüme gecikmelerinde tavsiye edilir. Psikolojik açıdan pek çok yararları bulunan taş iletişim yeteneğini de artırmaktadır. İçinde bekletilen su asla içilmemelidir.

İnci: Kur’an-ı Kerim’de sözü edilen taşlardan biridir. Rahman Suresi’nde geçer. Hadis-i şeriflerde de ismi geçen inci, taşların kraliçesi olarak adlandırılır. Alçakgönüllülüğün simgesi olan taş; yakut, sedef, kehribar ile kullanıldığında faydası artar. Hastalıklardan koruyan en şifalı taştır. Bedendeki negatif enerjiyi emer, kalsiyum eksikliğinden oluşan halsizliğin azalmasına neden olur. Vücut direncini artırır, yaşlanmayı yavaşlatır. Derinin sağlıklı kalmasında yardımcı olur. Hamilelik, emzirme, bebeklik ve ergenlik döneminde büyük önem taşır.

Kalsedon: Yatak yanında ve çalışma masası yakınlarında bulundurulabilen taş, beden-ruh-zihin arasındaki dengeyi sağlamada yardımcı olur. Kötü rüya görmeyi engeller. Ses tellerindeki rahatsızlıklar için önerilir.

Mercan: Kur’an-ı Kerim’de geçen sınırlı sayıdaki taş isimlerinden biridir. Rahman Suresi’nde inci ile beraber anılır. Deniz kirliliğinin temizlenmesinde çok önemli görevler yaparlar. Kırmızı renklilerinde boya kullanılanlar olabilir, dikkat edilmelidir.

Safir: Işıltılı bir taştır. Verem, cilt hastalıkları, sosyal fobi, yanıklarda kullanılabilen bir taştır.

Sedef: Eşya yapımında da tercih edilen bu taş, duygusal travmalarda kullanılabilir. Kemik erimesi, kireçleme gibi hastalıklarda da önerilir.

Zümrüt: En değerlisi yeşil renkte olandır. Gerçek zümrüt almak isteyenler az da olsa çatlaklarının olmasına dikkat etmelidir. Aydınlık ortamlarda tutulmalı, sürekli kullanılmamalıdır. Taşın dinlenmesi gerekir.

Kristal Kuvars: Temiz cam görünümünde olan taş en çok renksiz ve beyaz olarak bulunur. Bilgisayar kullanımında yakında bulundurulması önerilen taşın radyasyondan koruduğu bilinir. Elektromanyetik ışınlardan koruyan taş insanlardaki negatif enerjiyi de uzaklaştırır. Sinir sisteminin düzenli çalışmasına yardımcı olur. Bedendeki statik elektriğin giderilmesinde yardımcı olur. Sindirim, dolaşım sistemindeki bozukluklara karşı önleyici durumunda olan taş kas hastalıklarının tedavisinde de kullanılır.

Manyetik: (Mıknatıs Taşı): ABD’de bilimsel olarak zihin okuma çalışmalarında kullanılan taş ülkemizde de Manisa’da çıkarılmaktadır. Korku, vehim, kaygı gibi ruh halleri için faydalı olan taş ağrılara, strese, depresyona iyi gelmektedir. Bir işe odaklanma noktasında sıkıntı çekenlerin kullanabileceği taş, telapati yeteneğini artırmaktadır. İçinde bekletilen su asla içilmemelidir. Kimi durumlarda taş zararlı hale gelebilir boğulma hissi uyandırabilir. Günde 20 dakikadan fazla takılmamalıdır

Rutilli (İğnecikli) Kuvars: Görünümü epey farklı olan bu taş günde mutlaka bir kez yıkanmalıdır. Uyumaya yardımcı olan taş radyasyondan koruma etkisine sahiptir.

Nurşen Şentürk
Moral Dünyası Dergisi



3036 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Okuyalım, Okutalım
Site Haritası