• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/uyanisyayinevi
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905334645270
  • https://twitter.com/uyanisyayinevi
  • https://www.instagram.com/uyanisyayinevi

Günün Sözü

Basında Ekrem Kaftan

Şair Ekrem Kaftan'ın ''Aşkı Şairler Korur'' Kitabı Okurla Buluştu

12 Ağustos 2011
Anadolu Ajansı

- ''Her kalbin derununda bir gizli sevda durur
Çarptıkça sinelere onulmaz dertler vurur
Aşıkların aklını meçhullere savurur
Bundan böyle meseldir, aşkı şairler korur

Her kitap aşk mahsulü, her feryad aşkın sesi
Güzel görse tutulur aşıkların nefesi
Mahvolur her hayali, yarım kalır hevesi
Bundan böyle meseldir, aşkı şairler korur''...

Şiirlerini hece ve aruz vezninin ahengiyle yazmakta ısrar eden şair Ekrem Kaftan, yeni kitabı ''Aşkı Şairler Korur'' adlı kitabında yer alan eserleriyle siyaset, ekonomi ve teknolojinin egemen olduğu günümüz dünyasında şiirin var olma mücadelesine destek olmaya çalışıyor. Şiir dünyasına 1997 yılında ilk şiir kitabı ''Beyaz Zambak Gölgesinde'' ile adım atan Ekrem Kaftan'ın, 7'nci kitabı ''Aşkı Şairler Korur'', Uyanış Yayınevinden çıktı. Şiirlerinde önceleri ''Hilmi Han'', şimdilerde ise ''Kafi'' mahlasını kullanan Ekrem Kaftan, kitabında Kurban Bayramı arifesinde, Sivas'ta bedelli askerlik yaptığı dönemde yazdığı şiirler ile annesine, babasına, yarine, sevdiklerine, Dağlıca şehitlerine, 17 Ağustos depremine, Kudüs'e, Filistin'e yazdığı şiirlerine de de yer verdi.

-''OSMANLI HASRETİ'' ŞİİRİNİ BAŞBAKAN ERDOĞAN'A İTHAF ETTİ

- Ekrem Kaftan'ın hasret, yalnızlık, aşk ve insanı anlattığı şiirlerinin arasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a da ithaf ettiği ''Osmanlı Hasreti'' adlı şiiri dikkati çekiyor. Kaftan'ın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmalarında sık sık dile getirdiği Türkiye'nin İslam coğrafyasına kayıtsız kalamayacağı yönündeki sözlerinden etkilenerek kaleme aldığı ''Osmanlı Hasreti'' adlı şiirde, Osmanlı'nın güç ve iktidarı üzerinden Başbakan Erdoğan'a olan hayranlık ve sevgi dile getiriliyor. Kitabın ön sözünde günümüzde şiir yazmanın lüzumsuz bir zevk olarak kabul edildiğini, kendini şair kabul eden müteşairlerin ise şiir adına kendi iç dünyalarındaki bunalımları, modern şiir adı altında okutmaya çalıştıklarını belirten Kaftan, şunları kaydetti. ''Bütün olumsuzluklara, şiirin eğitim hayatımızdan sessiz sedasız kovulmaya çalışılmasına inatla biz, klasik şiirden beslenerek, gelecek nesillere bugünün sesini duyurmayı düşündük.

Eğer kıyamet kopmaz ve milletimiz de yüzyıllar sonra da yaşamaya devam ederse, 21. yüzyılda şiir adına ne yazıldığını belki merak eder. Onların bu merakını boşa çıkarmamak adına inatla eski şiirimizin rüzgarıyla yazmaya devam ediyoruz. Kitapta yer alan şiirler, hakiki aşk, elem, keder, ıstırap, arayış gibi insana mahsus hislerin coşkusuyla dökülmüştür.''

-''AŞK YERİNİ SOSYAL MESELELERE BIRAKTI''

- Şair Ekrem Kaftan, son şiir kitabı hakkında AA muhabirine yaptığı açıklamada, şiirlerinde klasik üslubu tercih ederek, hece ve aruzun ahengiyle yazmakta ısrar ettiğini belirterek, modern şiirin, hiçbir zaman klasik şiir seviyesine yükselemeyeceğini, okuyucunun ve özellikle şiir sevenlerin gönlünde iz bırakan eserlerin hece veya aruzla yazılmış şiirler olduğuna inandığını söyledi.

Kaftan, Türkiye'nin özellikle Osmanlı dönemine denk gelen yüzyıllarına bakıldığında; devlet ve milletin kendinden, kültüründen, hayat tarzından emin bir halde sürekli fetihlerle ülke coğrafyasını genişlettiği dönemlerde, şairlerin sosyal meselelere temas etme ihtiyacı duymadıklarını ifade ederek şöyle konuştu: ''O dönemde şiir gibi, bütün söz sanatlarının tacı olarak kabul edilen bir sanatın ana konusu aşk olagelmiştir. Bütün Osmanlı şairleri, devletin gerileme ve yıkılma sürecine girdiği anlaşılıncaya kadar sürekli aşkı en güzel kelimelerle ve sanatlarla yazmaya çalışmışlardır. Aşk etrafında tasavvuf, din, tarih, hadis, ayrılık, vuslat gibi soyut kavramlar üzerinde durulmuştur. Klasik dönem şairlerinin, dünyadan ve sosyal meselelerden uzak duruyor görünmesinin asıl sebebi ise milletin sürekli yükseliş süreci içinde olmasıdır.

Ne zaman ki devlet ve millet, özellikle Avrupa karşısında ekonomik, siyasi, askeri ve teknik alanda gerilemenin faturasını ağır yenilgilerle ödemeye başladı, o zaman şairler de farklı bir ses ve şiir anlayışıyla haykırma ihtiyacı duymuşlardır. Bu haykırma süreci belki son 10 yıla kadar devam etti. Her siyasi ve ideolojik düşünceden şair, kendi düşünce yapısına göre ülkenin kurtuluşu için yol gösterecek şiirler yazma derdinde oldu. Ancak, dikkatinizi çekiyor mu bilemiyorum, son yıllarda şiir milletin gündeminden hemen hemen düştü.

Türkiye'nin siyaset, ekonomi ve teknolojiden başka bir konu konuşmadığı günümüzde şiirin var olma mücadelesine katılmak istedim. Zira bana göre, milletin ve belki de devletin unuttuğu çok önemli bir husus var. Bir milletin hayatından sanatı ve medeniyet eserleri ortaya koyma gayretini çekip alırsanız olmaz. Bir milleti sadece ekonomi ve teknoloji ile ayakta tutamazsınız. Milletlerin dillerini yaşatan başta şiirleri olmak üzere yazılı ve sözlü sanat eserleridir.

Bir millet dilinin yüzyıllar boyunca kabul ettiği kelimelerden eski, çağ dışı, anlaşılmaz, gereksiz gibi gerekçelerle uzaklaşırsa, kurduğu medeniyetten de uzaklaşması kaçınılmazdır.''

-''BİR MEDENİYETİN KAYBOLAN DİLİYLE YAZMAYA GAYRET EDİYORUM''

- Şair Ekrem Kaftan, şiirin, yüzyıllarca medeniyetin ifade aracı olduğunu vurgulayarak. şöyle devam etti: ''Bu aracı elimizden kaçırınca topyekun bir medeniyeti de elimizden kaçırdık ama bunun farkında değiliz. İşte ben şair olarak, yüzyıllar boyunca insanlığa yalnız adalet ve iyilik dağıtan bir medeniyetin kaybolan diliyle yazmaya gayret ediyorum. Osmanlı dönemi şairlerinin dilinden çok uzağım. Ben de bu 21. yüzyılın bir insanıyım ve bu yüzyılın dilini günlük hayatımda kullanıyorum. Ancak bu yüzyılın dilindeki fakirliğin, ifade mahrumiyetinin farkında bile değiliz. Ben belki bu farkında olmamayı fark ettirmeye çalışıyorum. 'Aşkı Şairler Korur' isimli kitap benim 7'nci şiir kitabım.

Bütün diğer kitaplarımda da ısrarla artık unutulmaya yüz tutmuş, hatta unutulmuş kelimeleri diriltmeye çalışıyorum. Diriltmeye çalıştığım sadece kelimeler de değil. Eskiden okuyanları heyecana gark eden, şaşırtan, hayrete düşüren söyleyişleri bugüne taşımaya çalışıyorum. İnsanların algıları, kültürel yapıları değiştikçe, heyecan duyacakları kelimeler de değişir elbette. Ancak, bugün o kadar basit konularda, basit duygularda heyecan duyuyor ki insanlık, 'Yüzyıllarca dünyaya adalet ve iyilik dağıtan bir milletin çocukları nasıl böylesine olumsuz değişiklik yaşayabilir' diye düşünmeden geçemiyoruz.''

-''BİR MİLLET KAMUSUNU ELİNİN ALTINDA BULUNDURMALI''-

Kitapile birlikte küçük bir sözlük vermeyi de düşündüğünü, ancak bunun okuyucusu hazıra alıştırmak anlamına geleceği için vazgeçtiğini belirten Kaftan, ''Biz, sözlük bakma geleneğini kaybettik. Halbuki, Cemil Meriç, 'Kamus, namustur' der.

Bir millet kamusunu elinin altında bulundurmalı, her vesileyle bakmalı ve her gün yeni kelimelerle, medeniyet inşa eden tuğlalarını çoğaltmalıdır. Sanat eseri, ölçü, ahenk, müzik, ses, terennüm demektir. Şiirlerimde bunların olması için elimden gelen gayreti gösterdiğimi belirtmek istiyorum. Hece ve aruzla yazdığım şiirlerin, gerçekten şiire ilgi duyanlar ve anlayanlar tarafından heyecanla okunduğunu ve sevdikleriyle paylaşıldığını görmek, gelecek için ümitlerimi arttırıyor'' diye konuştu. Kaftan'ın ''Yeryüzü Melekleri'', ''Kızıl Rüzgar'', ''Üç Siyah Darbe'' adlı romanları, ''Beyaz Zambak Gölgesinde'', ''Gülistanbul'', ''Yaristanbul'', ''Sebebi Sensin'', ''SonİstanbulŞiirleri'', ''Bad-ı Saba'ya'' adlı şiir kitapları da bulunuyor.


Ekrem Kaftan: Aşkı Şairler Korur


12 Ağustos 2011
Haber 7

Türkiye'nin siyaset, ekonomi ve teknojiden başka bir konu konuşmadığı ortamda şair, "aşkı şairler korur" adlı şiir kitabı ile aşkı ve edebiyatı konuşturmayı deniyor:

"Aşk dışında ne varsa bu alemde dekordur
Bundan böyle meseldir, aşkı şairler korur" diyor şair Ekrem Kaftan son kitabına isim olan şiirinde.

Kafi mahlası ile yazdığı şiirle ünlenen ve aynı zamanda başarılı bir gazeteci olan Şair Ekrem Kaftan'ın 7. şiir kitabı ''Aşkı Şairler Korur'', Uyanış Yayınevi'nden çıktı.

Şiirlerinde klasik üslubu tercih eden Ekrem Kaftan, hece ve aruzun ahengiyle yazmakta ıstar ediyor.

Modern Şiir'in, hiç bir zama klasik şiir seviyesine yükselemeyeceğine inandığını söyleyen Kaftan, okuyucunun ve özellikle şiir severlerin gönlünde iz bırakan eserlerin hece veya aruzla yazılmış şiirler olduğuna inandığını belirtiyor.

Kaftan, son şiir kitabı ''Aşkı Şarler Korur'' hakkındaki düşüncelerini şöyle anlatıyor:

-'' Türkiye'nin özellikle Osmanlı dönemine denk gelen yüzyıllarına baktığımız zaman şunu görürüz. Devlet ve millet kendinden emin, kültüründen emin, hayat tarzından emin bir halde sürükle fetihlerle ülke coğrafyasını genişlettiği dönemlerde, şairler sosyal meselelere temas etme ihtıyacı duymamışlardır.

Şiir gibi, bütün söz sanatlarının tacı olarak kabul edilen bir sanatın ana konusu aşk olagelmiştir. Bütün Osmanlı şairleri, devletin gerileme ve yıkılma sürecine girdiği anlaşılıncaya kadar sürekli aşkı en güzel kelimelerle ve sanatlarla yazmaya çalışmışlardır. Aşk etrafında tasavvuf, din, tarih, hadis, ayrılık, vuslat gibi soyut kavramlar üzerinde durulmuştur.

Klasik dönem şairlerinin, dünyadan ve sosyal meselelerden uzak duruyor görünmesinin asıl sebebi ise ilk cümlede ifade ettiğimiz, milletin sürekli yükseliş süreci içinde olmasıdır.

Ne zaman ki, devlet ve millet özellikle Avrupa karşısında ekonomik, siyasi, askeri ve teknik alanda gerilemenin faturasını ağır yenilgilerle ödemeye başladı, o zaman şairler de farklı bir ses ve şiir anlayışıyla haykırma ihtiyacı duymuşlardır. Bu haykırma süreci belki son 10 yıla kadar devam etti.
her siyasi ve ideolojik düşünceden şair, kendi düşünce yapısına göre ülkenin kurtuluşu için yol gösterecek şiirler yazma derdinde oldular.

Ancak, dikkatinizi çekiyor mu bilemiyorum, son yıllarda şiir milletin gündeminden hemen hemen düştü.

''TÜRKİYE'NİN SİYASET, EKONOMİ VE TEKNOLOJİDEN BAŞKA BİR KONU KONUŞMADIĞI GÜNÜMÜZDE ŞİİRİN VAR OLMA MÜCADELESİNE KATILMAK İSTEDİM''.

Zira bana göre, milletin ve belki de devletin unuttuğu çok önemli bir husus var. Bir milletin hayatından sanatı ve medeniyet eserleri ortaya koyma gayretini çekip alırsanız, o milleti sadece ekonomi ve teknoloji ile ayakta tutma imkanınız olamaz.

Milletlerin dillerini yaşatan başta şiirleri olmak üzere yazılı ve sözlü sanat eserleridir. Bir millet dilinin yüzyıllar boyunca kabul ettiği kelimelerden eski, çağdışı, anlaşılmaz, gereksiz gibi gerekçelerle uzaklaşıırsa, kurduğu medeniyetten de uzaklaşması kaçınılmazdır.

''ŞİİR, YÜZYILLARCA MEDENİYETİMİZİN İFADE ARACIYDI. BU ARACI ELİMİZDEN KAÇIRINCA TOPYEKÜN BİR MEDENİYETİ DE ELİMİZDEN KAÇIRDIK, AMA BUNUN FARKINDA DEĞİLİZ''

İşte ben şair olarak, yüzyıllar boyunca insanlığa yalnız adalet ve iyilik dağıtan bir medeniyetin kaybolan diliyle yazmaya gayret ediyorum. Aslında kitabın önsözünde de belirttiğim gibi, Osmanlı dönemi şairlerinin dilinden çok uzağım. Ben de bu 21. yüzyılın bir insanıyım ve bu yüzyılın dilini günlük hayatımda kullanıyorum. Ancak bu yüzyılın dilindeki fakirliğin, ifade mahrumiyetinin farkında bile değiliz. Ben belki bu farkında olmamayı fark ettirmeye çalışıyorum.

''Aşkı Şairler Korur'' isimli kitap benim 7. şiir kitabım... Bütün diğer kitaplarımda da ısrarla artık unutulmaya yüz tutmuş, hatta unutulmuş kelimeleri diriltmeye çalışıyorum. Diriltmeye çalıştığım sadece kelimeler de değil. Eskiden okuyanları heyecana gark eden, şaşırtan, hayrete düşüren söyleyişleri bugüne taşımaya çalışıyorum. İnsanların algıları, kültürel yapıları değiştikte, heyecan duyacakları kelimeler de değişir elbette. Ancak, bugün o kadar basit korularda, basit duygularda heyecan duyuyor ki insanlık, yüzyıllarca dünyaya adalet ve iyilik dağıtan bir milletin çocukları, nasıl böylesine olumsuz değişiklik yaşayabilir, diye düşünmeden geçemiyoruz..

Kitapta belki küçük bir sözlük olabilirdi. Ancak bu da okuyucuyu tamamen hazıra alıştırmak anlamına gelecekti. Biz, sözlük bakma geleneğini kaybettik. Halbuki, Cemil Meriç, ''Kâmus, nâmustur'' der. Bir millet kâmus'unu elinin altında bulundurmalı, her vesileyle bakmalı ve hergün yeni kelimelerle, medeniyet inşa eden tuğlalarını çoğaltmalıdır...

Sanat eseri, ölçü, ahenk, müzik, ses, terennüm demektir. Şiirlerimde bunların olması için elimden gelen gayreti gösterdiğimi belirtmek istiyorum.

Hece ve aruzla yazdığım şiirlerin, gerçekten şiire ilgi duyanlar ve anlayanlar tarafından heyecanla okunduğunu ve sevdikleriyle paylaşıldığını görmek, gelecek için ümitlerimi arttırıyor.

Uyanış Yayınevi tarafından okuyucularla buluşturulan kitaptan şairin kitaba adını veren 9 kıtalık şiirinin 2 kıtası şu şekilde:

Bundan Böyle Meseldir
Aşkı
Şairler
Korur

Her kalbin derûnunda bir gizli sevda durur
Çarptıkça sînelere onulmaz dertler vurur
Âşıkların aklını meçhullere savurur
Bundan böyle meseldir, aşkı şairler korur

Her kitap aşk mahsulü, her feryâd aşkın sesi
Güzel görse tutulur âşıkların nefesi
Mahvolur her hayali, yarım kalır hevesi
Bundan böyle meseldir, aşkı şairler korur


Ekrem Kaftan’ın yeni kitabı
“Aşkı Şairler Korur’’ çıktı

14 Ağustos 2011 
Türkiye Gazetesi

Şiirlerini hece ve aruz vezninin ahengiyle yazmakta ısrar eden şair Ekrem Kaftan, yeni kitabı “Aşkı Şairler Korur’’ adlı kitabında yer alan eserleriyle siyaset, ekonomi ve teknolojinin egemen olduğu günümüz dünyasında şiirin var olma mücadelesine destek olmaya çalışıyor.

Şiirlerini hece ve aruz vezninin ahengiyle yazmakta ısrar eden şair Ekrem Kaftan, yeni kitabı “Aşkı Şairler Korur’’ adlı kitabında yer alan eserleriyle siyaset, ekonomi ve teknolojinin egemen olduğu günümüz dünyasında şiirin var olma mücadelesine destek olmaya çalışıyor. Şair Ekrem Kaftan, son şiir kitabı hakkında yaptığı açıklamada, şiirlerinde klasik üslubu tercih ederek, hece ve aruzun ahengiyle yazmakta ısrar ettiğini belirterek, modern şiirin, hiçbir zaman klasik şiir seviyesine yükselemeyeceğini, okuyucunun ve özellikle şiir sevenlerin gönlünde iz bırakan eserlerin hece veya aruzla yazılmış şiirler olduğuna inandığını söyledi. Kaftan, Türkiye’nin özellikle Osmanlı dönemine denk gelen yüzyıllarına bakıldığında; devlet ve milletin kendinden, kültüründen, hayat tarzından emin bir halde sürekli fetihlerle ülke coğrafyasını genişlettiği dönemlerde, şairlerin sosyal meselelere temas etme ihtiyacı duymadıklarını ifade ederek şöyle konuştu:

“O dönemde şiir gibi, bütün söz sanatlarının tacı olarak kabul edilen bir sanatın ana konusu aşk olagelmiştir. Bütün Osmanlı şairleri, devletin gerileme ve yıkılma sürecine girdiği anlaşılıncaya kadar sürekli aşkı en güzel kelimelerle ve sanatlarla yazmaya çalışmışlardır. Aşk etrafında tasavvuf, din, tarih, hadis, ayrılık, vuslat gibi soyut kavramlar üzerinde durulmuştur.”


Kaftan: Şiir metafizik bir kavramdır

17 Ağustos 2011
İbrahim Ethem Gören/ Dünya Bülteni

Şiir dünyasına 1997 yılında ilk şiir kitabı ''Beyaz Zambak Gölgesinde'' ile adım atan Ekrem Kaftan'ın, 7'nci kitabı ''Aşkı Şairler Korur'' çıktı

Şair Ekrem Kaftan yeni şiir kitabı Aşkı Şairler Korur'la tekrar okuyucularının huzurunda...

Şiirlerini hece ve aruz vezninin ahengiyle yazan şair Ekrem Kaftan, yeni kitabı ''Aşkı Şairler Korur'' adlı kitabında yer alan eserleriyle siyaset, ekonomi ve teknolojinin egemen olduğu günümüz dünyasında şiirin var olma mücadelesine naif bir dille destek olmaya çalışıyor.

Şiir dünyasına 1997 yılında ilk şiir kitabı ''Beyaz Zambak Gölgesinde'' ile adım atan Ekrem Kaftan'ın, 7'nci kitabı ''Aşkı Şairler Korur'', Uyanış Yayınevi'nden çıktı.

Şair Ekrem Kaftan'la tanışıklığımız 1990'lı yıllara, öğrencilik dönemimize uzanır. Beyoğlu'ndaki bir talebe yurdundan arkadaşımız olan basın yayın yüksek okulu öğrencisi Ekrem Kaftan'a aylık olarak yayınladığımız Tepe Edebiyat Sanat dergisine bir şiir vermek istediğinde "7-8 tane yaz, elbet birini seçeriz" tarzında bir latife yaptığımı hatırlıyorum.

''Yeryüzü Melekleri'', ''Kızıl Rüzgâr'', ''Üç Siyah Darbe'' adlı romanları, ''Beyaz Zambak Gölgesinde'', ''Gülistanbul'', ''Yaristanbul'', ''Sebebi Sensin'', ''SonİstanbulŞiirleri'', ''Bad-ı Saba'ya'' adlı şiir kitapları bulunan Ekrem Kaftan'la çiçeği burnunda şiir kitabı "Aşkı Şairler Korur" üzerine hasbıhal ettik.

ŞİİR METAFİZİK BİR KAVRAMDIR

Kaftan, "Şiir okuyucusuna nasıl bir mesaj vermek istiyorsunuz" sorumu şu cümlelerle cevapladı: "Şiir okuyucusuna mesajım gayet net... Dünyanın fani olduğunu unutmadan dünyadan da nasiplenerek Allah'a yakın kul olmaları gerektiği mesajını vermeye çalışıyorum. Şiir metafizik bir kavramdır."

Şiir kitaplarında ümitsizliğin, karamsarlığın, vuslata erememenin, yâre kavuşamamanın derin sancılarını ifade eden Şair Kaftan, karamsarlığının nedenini, ümitsizliğin sebebini kurcaladığım sorumu şöyle cevapladı: "Ben karamsar biri olduğumu düşünmüyorum. Bununla birlikte şairler şen-şakrak adamlar değildir. Şairlerin şen-şakrak oldukları görülmemiştir.

NFK BÜYÜK ŞİİRLERİNİ YARI AÇ YARI TOK YAZMIŞTIR

Gerçek şairler mutlu oldukları anlarda şiir yazmazlar, yazamazlar. Karnı tok adam şiir yazamaz. Necip Fazıl Kısakürek büyük şiirlerini hep yarı tok, yarı aç zamanlarında yazmıştır. Dolayısıyla şairler dünyaya herkesten farklı bakarlar, dünyanın geçici olduğunun farkında olup iz bırakmanın gayreti içinde olurlar.

Metafizik endişesi olan insanın elbette ümitle korku arasında olması kaçınılmazdır. Dolayısıyla biz de şiirlerimizde ümitle korku arasındayız. Aşk, bu dünyaya ait bir kavram olsa da aslında ilahi bir lütuftur ve aşkın ahirete dönük bir yüzü vardır. Aşkı gerçekten yaşayanlar ancak ilahi lutfa mazhar olacaklardır."

Şair Kaftan, dost sohbetlerinde 2 bin yıldır beklenen şair olduğunu söylüyor. 2 bin yıl olmasa da son 20 yılın şairleri arasında münhal bir mevkie konumlandırılabilecek Ekrem Kaftan'a bu iddiasının sebebi hikmetini sordum. "Evet doğrudur, 2000 yıldan beri beklenen şairim. Bunun hükmünü tabii ki tarih verecektir. Herkesin bir iddiası vardır. Her şair "beklenen şair" olduğunu düşünür ve iddia eder. Her veli beklenen mehdi olduğunu iddia eder; ben de 2 bin yıldır beklenen şair olduğumu iddia ediyorum. Mehmet Niyazi Özdemir "Bu millet adam olacaksa Ekrem Kaftan'ın şiirlerini/kitaplarını okuyarak adam olacak" der. Varsın kitaplarımız az okunsun, bunun hükmünü tarih verecek."

OSMANLI HASRETİ

144 sayfalık hacme 70 şiirin sığdırıldığı kitapta Ekrem Kaftan'ın hasret, yalnızlık, aşk ve insanı anlattığı şiirlerinin arasında Recep Tayyip Erdoğan'a ithaf ettiği ''Osmanlı Hasreti'' adlı şiiri dikkati çekiyor. Kaftan'ın, Erdoğan'ın konuşmalarında sık sık dile getirdiği Türkiye'nin İslâm coğrafyasına kayıtsız kalamayacağı yönündeki sözlerinden etkilenerek kaleme aldığı ''Osmanlı Hasreti'' adlı şiirde, Osmanlı'nın güç ve iktidarı üzerinden dünya coğrafyasındaki Müslümanların Başbakan Erdoğan'a duydukları hayranlık ve sevgi dile getiriliyor.

GELECEK NESİLLERE BUGÜNÜN SESİNİ DUYURMAK

Kitabın ön sözünde günümüzde şiir yazmanın lüzumsuz bir zevk olarak kabul edildiğini, kendini şair kabul eden müteşairlerin ise şiir adına kendi iç dünyalarındaki bunalımları, modern şiir adı altında okutmaya çalıştıklarını belirten Kaftan'ın konuya ilişkin değerlendirmeleri şöyle: ''Bütün olumsuzluklara, şiirin eğitim hayatımızdan sessiz sedasız kovulmaya çalışılmasına inatla biz, klasik şiirden beslenerek, gelecek nesillere bugünün sesini duyurmayı düşündük. Eğer kıyamet kopmaz ve milletimiz de yüzyıllar sonra da yaşamaya devam ederse, 21. yüzyılda şiir adına ne yazıldığını belki merak eder. Onların bu merakını boşa çıkarmamak adına inatla eski şiirimizin rüzgârıyla yazmaya devam ediyoruz. Kitapta yer alan şiirler, hakiki aşk, elem, keder, ıstırap, arayış gibi insana mahsus hislerin coşkusuyla dökülmüştür.''

AŞK, YERİNİ SOSYAL MESELELERE BIRAKTI

Şiirlerinde klasik üslubu tercih ederek, hece ve aruzun ahengiyle yazmakta ısrar ettiğini belirten Kaftan, modern şiirin, hiçbir zaman klasik şiir seviyesine yükselemeyeceğini, okuyucunun ve özellikle şiir sevenlerin gönlünde iz bırakan eserlerin hece veya aruzla yazılmış şiirler olduğuna inandığını söylüyor.

Kaftan, Türkiye'nin özellikle Osmanlı dönemine denk gelen yüzyıllarına bakıldığında; devlet ve milletin kendinden, kültüründen, hayat tarzından emin bir halde sürekli fetihlerle ülke coğrafyasını genişlettiği dönemlerde, şairlerin sosyal meselelere temas etme ihtiyacı duymadıklarını ifade ederek, meramını şu cümlelerle anlatıyor: ''O dönemde şiir gibi, bütün söz sanatlarının tacı olarak kabul edilen bir sanatın ana konusu aşk olagelmiştir. Bütün Osmanlı şairleri, devletin gerileme ve yıkılma sürecine girdiği anlaşılıncaya kadar sürekli aşkı en güzel kelimelerle ve sanatlarla yazmaya çalışmışlardır. Aşk etrafında tasavvuf, din, tarih, hadis, ayrılık, vuslat gibi soyut kavramlar üzerinde durulmuştur. Klasik dönem şairlerinin, dünyadan ve sosyal meselelerden uzak duruyor görünmesinin asıl sebebi ise milletin sürekli yükseliş süreci içinde olmasıdır.

Ne zaman ki devlet ve millet, özellikle Avrupa karşısında ekonomik, siyasi, askeri ve teknik alanda gerilemenin faturasını ağır yenilgilerle ödemeye başladı, o zaman şairler de farklı bir ses ve şiir anlayışıyla haykırma ihtiyacı duymuşlardır. Bu haykırma süreci belki son 10 yıla kadar devam etti. Her siyasi ve ideolojik düşünceden şair, kendi düşünce yapısına göre ülkenin kurtuluşu için yol gösterecek şiirler yazma derdinde oldu. Ancak, dikkatinizi çekiyor mu bilemiyorum, son yıllarda şiir milletin gündeminden hemen hemen düştü."

MİLLET SADECE EKONOMİ VE TEKNOLOJİ İLE AYAKTA KALAMAZ

Türkiye'nin siyaset, ekonomi ve teknolojiden başka bir konu konuşmadığı günümüzde şiirin var olma mücadelesine katılmak istediğini vurgulayan Şair Ekrem Kaftan'ın bu husustaki mütalaaları şöyle: "Bana göre, milletin ve belki de devletin unuttuğu çok önemli bir husus var. Bir milletin hayatından sanatı ve medeniyet eserleri ortaya koyma gayretini çekip alırsanız olmaz. Bir milleti sadece ekonomi ve teknoloji ile ayakta tutamazsınız. Milletlerin dillerini yaşatan başta şiirleri olmak üzere yazılı ve sözlü sanat eserleridir.

Bir millet dilinin yüzyıllar boyunca kabul ettiği kelimelerden eski, çağ dışı, anlaşılmaz, gereksiz gibi gerekçelerle uzaklaşırsa, kurduğu medeniyetten de uzaklaşması kaçınılmazdır."

BİR MEDENİYETİN KAYBOLAN DİLİYLE YAZIYOR

Şair Ekrem Kaftan, şiirin, yüzyıllarca medeniyetin ifade aracı olduğuna vurgu yapıyor: ''Eskimez Türkçenin letafeti toplumdan uzaklaşınca topyekûn bir medeniyeti de elimizden kaçırdık ama bunun farkında değiliz. İşte ben şair olarak, yüzyıllar boyunca insanlığa yalnız adalet ve iyilik dağıtan bir medeniyetin kaybolan diliyle yazmaya gayret ediyorum. Osmanlı dönemi şairlerinin dilinden çok uzağım. Ben de bu 21. yüzyılın bir insanıyım ve bu yüzyılın dilini günlük hayatımda kullanıyorum. Ancak bu yüzyılın dilindeki fakirliğin, ifade mahrumiyetinin farkında bile değiliz. Ben belki bu farkında olmamayı fark ettirmeye çalışıyorum. 'Aşkı Şairler Korur' isimli kitap benim 7'nci şiir kitabım. Bütün diğer kitaplarımda da ısrarla artık unutulmaya yüz tutmuş, hatta unutulmuş kelimeleri diriltmeye çalışıyorum. Diriltmeye çalıştığım sadece kelimeler de değil. Eskiden okuyanları heyecana gark eden, şaşırtan, hayrete düşüren söyleyişleri bugüne taşımaya çalışıyorum. İnsanların algıları, kültürel yapıları değiştikçe, heyecan duyacakları kelimeler de değişir elbette. Ancak, bugün o kadar basit konularda, basit duygularda heyecan duyuyor ki insanlık, 'Yüzyıllarca dünyaya adalet ve iyilik dağıtan bir milletin çocukları nasıl böylesine olumsuz değişiklik yaşayabilir' diye düşünmeden geçemiyoruz.''

Yazımıza, şairin "Filistin'e ağıt" başlıklı şiirinin son mısralarıyla nihayet verelim:

Halil'inin mülkünü zalimlere bırakma
Cehennem ateşini çocuklar için yakma

Sen intikam sahibi, sen yegâne Kahhar'sın
Kâinat senin mülkün her yerde tek Sen varsın

Aczimiz, utancımız yetişir bize Rabbim
Küfrü biz yıkamadık sen getir dize Rabbim



Yorumlar - Yorum Yaz
Okuyalım, Okutalım
Site Haritası